Adresinizi alabilir miyiz ?


Ev arayışımızda,kış bahçesi olarak kullanılmış olan bölümü görmek, bu eve taşınmamızdaki en büyük nedendi. Eve diil de atölyeye taşındık bi anlamda. Seramik atölyesi büyük olmalı, ama benimkisi diil . 12 metrekare. Yüksek olmalı benimkisi alçak. Bolca rafları olmalı, bu konuda şanslıyım neyseki :) 


Atölyenin as elemanı, son söz söyleyicisi fırınım. Nam-ı diğer İZZET! Heybetli bi kara yağızdır kendisi. 12 metrekarenin 1 metrekaresini kaplar.  El yapımı o da. Benim geldiğim yerde insanlar, kendi imkan ve tanıdıklarıyla, kendi fırınlarını kendisi yapardı. Benim böyle bi niyetim yoktu. Geleneklerime teknik olarak bağlı kalacak donanıma sahip diilim çünkü. Ama Alkım’ın vardı. Ve benim niyetimden daha güçlüydü. Ah bir de en az gücü kadar miskin bi niyet olmasaydı. Önce kafasında yaptı. Bir ay boyunca malzemeyi almasını bekledim, ama o kafasında aldı. Malzemeyi temin ettikten sonra, yapmasını bekledim. Ama o yine kafasında yapmaya başladı. O kafa ki 6 aylıktır, ne siz sorun ne ben söyliyim. Sanırım fırın yapma kafasına girmek diil de, o kafadan çıkmaktı mesele. Çünkü yaklaşık 15 günde fırını tamamladı. Ben niye ‘aslında fırın yok’ diye düşünmediysem? Oysa direk o 15 günlük sürece dahil olup, bezmek yerine heyecan yaşayabilirdim. Süreç 6 ay olunca, fırına Alkım'ın ikinci adını verdim. İzzet :) 


Bi diğer yönetici ise İSKENDER. Tornam olur kendisi, helalinden 1 metrekare de ona tapuludur atölyede. Oda el yapımı. Memleketim marka. Adını nerden oluyor açıklamama gerek yok herhalde. Dönüyor diye Rumi demiyim dedim. (Çarpılmaktan korktum) Neyseki onu yapmaya diil de, yaptırmaya karar vermiş kafasında :) Her ikisi de bugün ne giydiğimle, saçımla makyajımla ilgilenmeyecek kadar aşmışlardır. İş yerimde, yani evin sınırları içinde prezentabl prezentabl dolanmak zorunda diilim. 


Atölyemin konumu itibariyle en büyük handikapım ‘adresinizi alabilir miyim?‘ mesajı. Bu soruyu görünce katiliyle bakışan maktül gibi hissediyorum kendimi. Kalbim sıkışıyor. Çünkü atölye eve entegre.  Konum atıp, 'ben çayı koyuyorum,  siz de sabıka kaydınızı ibraz eder misiniz ?' de denmiyor. Kimi zaman ürünlerimin bulunduğu butiklere yönlendirmekle geçiştiriyorum, hayati tehlike sandığım müşteri ziyaretini. illa da kapıyı açacak olunca eve bi ordu yığıyorum ki, cesedim kokmadan bulunabileyim. Napayım, 3 sn’lik kafa okşamasına tüm oyuncaklarını teslim edecek Şubat’a mı güveneyim ?  

Aslında Ben Kimim
Çocukken Kütahyanın Aizonai’sinde Kibele tapınağı leyleklerine iyi geceler dileyerek uykuya dalan.....
Bazı acılar için ağlamak yetmiyor
Bazı acılar için ağlamak yetmiyor...
a
Author
read more ⟶
Leave a comment
Note: HTML is not translated!